Fatih Altaylı'nın Silivri Günlüğü: Sağım Solum İBB Meclisi! Şok Detaylar
Aktüel

Fatih Altaylı'nın Silivri Günlüğü: Sağım Solum İBB Meclisi! Şok Detaylar


24 June 20255 dk okuma8 görüntülenmeSon güncelleme: 24 June 2025

Gazeteci Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı'na tehdit suçlamasıyla tutuklanarak gönderildiği Silivri Cezaevi'ndeki ilk günlerini anlattığı bir mektup yayınladı. Mektupta, gözaltı süreci, cezaevine girişi ve koğuş arkadaşlarıyla ilgili ilginç detaylar yer alıyor. Altaylı'nın "Sağım solum İBB Meclisi gibiydi" ifadesi dikkat çekti.

Gözaltı ve Tutuklanma Süreci

Altaylı, 21 Haziran'da evine gelen polisler tarafından gözaltına alındığını ve Cumhurbaşkanını tehdit suçlamasıyla karşılaştığını belirtti. Hakkındaki suçlamaya şaşırdığını ifade eden Altaylı, "Çünkü suç işlemediğimden emindim" dedi. Savcılık ve mahkeme süreçlerinin ardından tutuklandığını öğrenen Altaylı, bu durumu bir "hukuk rezaleti" olarak nitelendirdi.

  • 21 Haziran: Evden gözaltına alındı.
  • 22 Haziran: Cumhurbaşkanını tehdit suçlamasıyla tutuklandı.
  • Silivri Cezaevi: Marmara Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ne gönderildi.

Silivri'deki İlk Günler

Silivri Cezaevi'ne girişte yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlatan Altaylı, parmak izi, fotoğraf çekimi ve kuralların anlatılması gibi işlemlerin ardından hücresine götürüldüğünü belirtti. Hücresini "iki katlı bir suit oda" olarak tanımlayan Altaylı, güvenlik nedeniyle yalnız kalacağını ifade etti. İlk gece sivrisineklerle mücadele ettiğini ve beş adet örümcekle "karşılıklı saygılı bir ilişki" umduğunu dile getirdi.

Koğuş Arkadaşları: İBB Meclisi Benzetmesi

Altaylı'nın mektubunda en dikkat çeken kısım ise koğuş arkadaşlarıyla ilgili bölüm oldu. İlk avukat görüşünde sağında ve solunda bulunan kabinlerde Gaziosmanpaşa ve Şişli Belediye Başkanlarının avukatlarıyla görüştüğünü belirten Altaylı, bu durumu "Sağım solum İBB Meclisi gibiydi" şeklinde esprili bir dille ifade etti. Bu durum, cezaevindeki siyasi figürlerin yoğunluğunu gözler önüne serdi.

Altaylı'nın tutuklanması ve Silivri Cezaevi'ndeki ilk günleri, Türkiye'deki basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Gazetecinin yaşadığı bu deneyim, ifade özgürlüğünün sınırları ve siyasi baskılar konusundaki endişeleri artırdı. Altaylı'nın mektubu, cezaevi koşulları ve tutuklu gazetecilerin yaşadığı zorluklar hakkında önemli bir pencere açtı.