
Fatih Altaylı Tutuklandı mı? İletişim Başkanlığı'ndan Şok Açıklama!
Gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanma iddiaları gündeme bomba gibi düştü. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM),konuyla ilgili yaptığı açıklama ile iddialara yanıt verdi. Peki, Fatih Altaylı gerçekten tutuklandı mı? İşte detaylar...
İletişim Başkanlığı'ndan Fatih Altaylı Açıklaması
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM),Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Merkez, bazı çevrelerin Altaylı'nın yargılanma sürecini manipüle etmeye çalıştığını belirtti. DMM'nin açıklamasında, "Altaylı'nın Cumhurbaşkanı'nı hedef almadığı ve sadece tarihî bir anekdot aktardığı yönündeki söylemler, manipülasyon içermektedir" ifadelerine yer verildi.
Açıklamada ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 106. maddesine göre tehdidin bir suç olduğu ve bu suçun "ifade özgürlüğü" olarak takdim edilmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı. Hukuk devletinde suç teşkil eden durumlara karşı hukukun üstünlüğü ilkesinin herkesi bağladığı da belirtildi.
Altaylı'nın Suçlamaya Konu Olan İfadeleri
DMM'nin açıklamasında, Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında kullandığı ve suçlamaya konu olan ifadeler de yer aldı. Altaylı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ömrü boyunca cumhurbaşkanı kalıp kalmaması sorusuna verdiği yanıtta, şu ifadeleri kullandığı belirtildi:
"...yakın geçmiş değil uzak geçmişe bak, bu millet padişahını boğmuş bir millettir. Az buz değildir öldürülen, suikasta kurban giden Osmanlı padişahı. Suikast demeyelim de komploya kurban giden veyahut boğazlanan veya intihar etti süsü verilen Osmanlı padişahı."
DMM, Altaylı'nın bu ifadelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili bir soru üzerine sarf edildiğini ve ne anlama geldiğinin açıkça ortada olduğunu savundu. Buna rağmen Altaylı'nın Cumhurbaşkanı'nı kastetmediği ve tarihi bir anekdot aktardığı yönündeki iddiaların manipülasyon olduğu ifade edildi.
Hukuki Süreç Nasıl İşledi?
İletişim Başkanlığı, Fatih Altaylı'nın gözaltı ve yakalama sürecinin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca hukuki çerçevede yürütüldüğünü açıkladı. Bu konudaki usulsüzlük iddialarının da tamamen dezenformasyon ürünü olduğu bildirildi. Soruşturma makamlarının, Altaylı'nın ifadelerinin TCK'nin 310/2. maddesine delalet ile TCK'nın 106/1'de belirtilen tehdit suçuna vücut verdiği kanaatiyle kendisini tutuklamaya sevk ettiği vurgulandı.
Sulh Ceza Hakimliği ise, şüphelinin beyanı ve ifadeleri, kanun metni ve gerekçeleri dikkate alındığında, tehdit suçunun varlığı ve fiili saldırı kapsamına girdiği, şüphelinin sözlerini ikrar etmiş olması ve bunun fiziki delillerle desteklendiği, cezanın alt ve üst sınırıyla birlikte değerlendirildiğinde kaçma şüphesinin yüksek olduğu mütalaası ile tutuklanmasına karar vermiştir.
Sonuç olarak, Fatih Altaylı'nın tutuklanma süreciyle ilgili tartışmalar devam ederken, İletişim Başkanlığı'nın açıklaması konuya farklı bir boyut kazandırdı. Yargı sürecinin bağımsız mahkemeler tarafından yürütüldüğü ve adli makamların suç şüphesi durumunda şüpheli veya tanıklarla ilgili süreçleri hukuki çerçevede yürüttüğü vurgulandı. Bu olay, Türkiye'deki ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine yeni tartışmaları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.