
Kaos mu Nizam mı? Medeniyet Kendi Kuyruğunu Mu Yiyor?
Yavuz Arslan Baran'ın dikkat çekici yazısı, modern medeniyetin içinde bulunduğu buhranı derinlemesine inceliyor. Medeniyetin, kendi değerlerini ve varlığını tüketerek bir kaosa sürüklendiği vurgulanıyor. Peki, bu kaostan bir nizam doğabilir mi? İşte bu soru, yazının temelini oluşturuyor.
Medeniyetin Kendi Kendini Yemesi
Baran, modern medeniyetin, kendi kuyruğunu yiyerek kendini tüketen efsanevi yılana (ouroboros) benzediğini ifade ediyor. Bu benzetme, medeniyetin durmaksızın hareket halinde olmasına rağmen, aslında bir ilerleme kaydetmediğini, aksine kendi varlığını ve değerlerini öğüten kısır bir döngü içinde olduğunu gösteriyor. Bu döngü, ahlaki ilkelerin hiçe sayıldığı, zorbalığın ve pervasızlığın hüküm sürdüğü bir ortam yaratıyor.
Bu kendi kendini yeme halinin bir yüzü, en temel ahlâkî ilkeleri hiçe sayarak bir halkı topyekûn imhaya girişen zorbalığa ve bir yardım gemisine dahi el koyabilen pervasızlığa karşı sessiz kalan bir dünya sistemidir! Bu durum, medeniyetin ahlaki çöküşünün en açık göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. İnsanlığın ortak değerlerine sahip çıkmak yerine, çıkarların ve güç odaklarının ön plana çıkması, medeniyetin geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
Kaostan Nizam Doğar mı?
Peki, bu kaos ortamından bir nizam doğabilir mi? Bu soruya kesin bir cevap vermek zor olsa da, Baran'ın yazısı umut ışığı taşıyor. Medeniyetin içinde bulunduğu buhranın farkında olmak ve bu duruma karşı eleştirel bir yaklaşım sergilemek, değişimin ilk adımı olabilir. Ancak bu değişim, bireysel ve toplumsal düzeyde bir farkındalık ve sorumluluk gerektiriyor. Herkesin kendi üzerine düşen görevi yapması, ahlaki değerlere sahip çıkması ve adaleti savunması gerekiyor.
- Bireysel Farkındalık: Her bireyin kendi değerlerini sorgulaması ve ahlaki pusulasını doğru yöne çevirmesi gerekiyor.
- Toplumsal Sorumluluk: Toplumun, adaletsizliklere karşı sesini yükseltmesi ve mazlumun yanında yer alması gerekiyor.
- Küresel İşbirliği: Ülkelerin ve uluslararası kuruluşların, ortak değerlere sahip çıkarak işbirliği yapması gerekiyor.
Ancak bu şekilde, kaostan bir nizam doğabilir ve medeniyet, daha adil, daha sürdürülebilir ve daha yaşanabilir bir geleceğe doğru ilerleyebilir.
Modern medeniyetin karşı karşıya olduğu bu derin buhran, hepimizi düşünmeye ve harekete geçmeye davet ediyor. Kendi değerlerimizi sorgulayarak, toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirerek ve küresel işbirliğine katkıda bulunarak, kaostan bir nizam doğmasına yardımcı olabiliriz. Unutmayalım ki, değişim önce kendimizden başlar.